Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Sosyal Medya Yasası

2007

yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da 31.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7253 sayılı yasa ile bazı ekleme ve değişiklikler yapıldı. Sosyal medya şirketlerine önemli yükümlülükler getiren bu düzenleme, toplum nezdinde Sosyal Medya Yasası olarak nitelendirildi. Biz de 5651 sayılı yasada yapılan değişikliklere, bilinen adı ile Sosyal Medya Yasası’na ilişkin değerlendirmelerimizi sunmak istedik.

Yeni bir tanım: Sosyal Ağ Sağlayıcı

5651 sayılı yasanın 2. Maddesine yapılan ekleme ile sosyal ağ sağlayıcı tanımı getirildi. Buna göre sosyal ağ sağlayıcı;  Sosyal etkileşim amacıyla kullanıcıların internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi içerikleri oluşturmalarına, görüntülemelerine veya paylaşmalarına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlandı.

Sosyal medya yasası ile getirilen yükümlülüklerin hangi sosyal medya platformlarını kapsadığını belirlemek için bu tanımı çok doğru anlamak gerekiyor. İlgili tanımda ‘’sosyal etkileşim amacı’’ kavramı önem taşıyor. Etkileşim; karşılıklı olarak birbirini etkileme işi, etkileşmek eylemi olarak tanımlanıyor. Sosyal etkileşim ise iki ya da daha fazla kişinin birbirleri ile iletişim halinde olması olarak tanımlanıyor .

Bu tanımlar gereğince, sosyal ağ sağlayıcının belirlenmesinde, internet ortamında metin, görüntü, ses, konum gibi içerik oluşturmaya imkan verirken ”sosyal etkileşim amacı” taşıması önem taşıyor. Bu noktadan hareketle, sosyal etkileşim amacı taşıdığına şüphe olmayan Facebook, Twitter, Instagram, Youtube gibi sosyal medya platformlarını sosyal ağ sağlayıcısı olarak tanımlayabiliriz. Ancak asıl amacı sosyal etkileşimden ziyade iki kişi arasında iletişim sağlamak olan Whatsapp, Telegram ve Facetime gibi uygulamaların sosyal ağ sağlayıcısı sayılmaması gerekiyor. Nitekim Whatsapp’ın internet üzerinden veri alışverişi sağlasa da telefon numarası üzerinden kullanıcı oluşturması da bu düşüncemizi destekliyor. Aksi yönde düşünülürse, metin, görüntü, ses ve konuma gönderimine izin veren e-posta uygulamalarının da sosyal ağ sağlayıcı olarak tanımlanması gerekiyor ki, bu denli geniş bir yorumun kabulü imkansız görünüyor.

Sosyal medya yasasına ilişkin teklifin sunulması sırasında, hangi platformların sosyal ağ sağlayıcısı olduğu yönünde oluşan karmaşadan sonra daha net ifadeler barındıran bir tanımın yasalaşması beklentilerimiz arasındaydı. ‘’İki kişi arasında iletişim sağlama amacı  taşıyanların dışında, sosyal etkileşim amacı ile veri aktarımı sağlayan platformların sosyal ağ sağlayıcısı olduğu’’  yönünde sunulan teklifin mecliste kabul edilmediğini de belirtelim. Ancak, önemli yükümlülükler getiren ve toplum nezdinde büyük yankı uyandıran bir yasal metinde daha açık ve net ifadeler kullanılması da elbetteki beklentiler arasındadır.

Sosyal Ağ Sağlayıcılara Getirilen Yükümlülükler Nelerdir?
  • Temsilci Bulundurma Yükümlülüğü

5651 sayılı yasaya getirilen 4 nolu ek madde ile; Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurtdışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıları en az bir kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirlemek ve bu kişinin iletişim bilgilerini kolayca görülecek ve doğrudan ulaşabilecek şekilde internet sitesinde yayınlamak zorundadır. Sosyal ağ sağlayıcıları tarafından belirlenecek kişinin gerçek ya da tüzel kişi olup olamayacağı kanun lafzından anlaşılmıyor. Ancak belirlenen temsilcinin gerçek kişi olması halinde Türk vatandaşı olması zorunluluğu getiriliyor. Bu ifadeden temsilcinin gerçek ya da tüzel kişi olabileceği anlaşılıyor.

Sosyal ağ sağlayıcıları tarafından belirlenen temsilcilerin, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Erişim Sağlayıcıları Birliği, adli veya idari makamlarca gönderilecek tebligat, bildirim veya taleplerin gereğinin yerine getirilmesi ve kişiler tarafından bu Kanun kapsamında yapılacak başvuruların cevaplandırılmasını sağlamak üzere Türkiye’de bulunması öngörülüyor.

Temsilci bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcısına BTK tarafından bildirimde bulunuyor. Bildirimden itibaren otuz gün içinde temsilci bulundurma ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcısına 10 milyon Türk Lirası idari para cezası yaptırımı düzenleniyor.

Verilen idari para cezasının tebliğinden itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde otuz milyon Türk lirası daha idari para cezası verilmesi düzenleniyor. İkinci kez verilen idari para cezasının tebliğinden itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde BTK Başkanı tarafından Türkiye’de  bulunan vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili sosyal ağ sağlayıcısına yeni reklam vermesinin, bu kapsamda yeni sözleşme kurulmasının ve buna ilişkin para transferlerinin yasaklanması düzenleniyor. Ancak bu yaptırımın teknik olarak nasıl uygulanacağı konusunda açıklık bulunmuyor.

Reklam yasağı kararının verildiği tarihten itibaren üç ay içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde BTK Başkanı, sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin yüzde elli oranında daraltılması için sulh ceza hâkimliğine başvurabilir. Başvurunun kabulüne ilişkin hâkim kararının uygulanmasından itibaren otuz gün içinde söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde Başkan, sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin yüzde doksan oranına kadar daraltılması için sulh ceza hâkimliğine başvurabilir. Hâkim ikinci başvuru üzerine vereceği kararında, yüzde elliden düşük olmamak kaydıyla, sunulan hizmetin niteliğini de dikkate alarak daha düşük bir oran belirleyebileceği düzenleniyor. Ancak yine bu yaptırımın da teknik olarak nasıl sağlanacağı netlik taşımıyor.

Cevap Verme Yükümlülüğü

5651 sayılı yasanın 9. Maddesinde yapılan düzenleme ile İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebilir.

Yasanın 9/A maddesinde ise, İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler, Kuruma doğrudan başvurarak içeriğe erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanmasını isteyebilir.

Yine 4 nolu ek madde ile, Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının sosyal medya kullanıcılarının taleplerine cevap verme yükümlülüğü getiriliyor. Ancak buradaki düzenleme, kişilik haklarının ya da özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini düşünen kişiler bakımından yapılıyor. Sosyal medya kullanıcıları tarafından bu yönde yapılan taleplerin sosyal ağ sağlayıcı tarafından talebin iletildiği tarihten itibaren en geç 48 saat içinde cevaplanması gerekiyor. Olumsuz cevapların ise gerekçeli olarak bildirilmesi zorunlu tutuluyor. Buradaki yükümlülüğün, kişilerin taleplerini yerine getirme yükümlülüğü değil kişilerin taleplerini olumlu ya da olumsuz olarak cevaplama yükümlülüğü olduğunu önemle belirtmemiz gerekiyor. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcılarını beş milyon Türk Lirası idari para cezası yaptırımı bekliyor. Ancak buradaki yaptırımın her bir başvuru için mi yoksa bir kerelik mi verileceği hususunda bir netlik olmamakla birlikte her bir başvuru için uygulanacağı anlaşılıyor. Yine bu yükümlülüğün yerine getirilmesi için sosyal ağ sağlayıcıları tarafından, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde hazırlıkların tamamlanması isteniyor. Kullanıcılar tarafından sosyal ağ sağlayıcısına iletilen taleplerin olumsuz karşılanması halinde ise kişilerin sulh ceza mahkemelerine başvurarak ilgili içeriklerin çıkarılmasını ya da erişimin engellenmesini talep etme hakkı bulunuyor.

  • Verileri Türkiye’de Tutma Yükümlülüğü

5651 sayılı yasa 4 nolu ek madde ile, Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların, Türkiye’deki kullanıcıların verilerini Türkiye’de barındırma yönünde gerekli tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Sosyal ağ sağlayıcıların ne tip tedbirler alacağı açık olmamakla birlikte, maddeden Türkiye’den kullanıcıların verilerinin Türkiye’de bulundurulması, verilerin güvenliğine ilişkin teknik önlemlerin alınması ve verilerin yurtdışına aktarımında Türkiye’de getirilen hukuki düzenlemelere uyulmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu yükümlülüğün sağlanmaması hali için belirlenmiş bir idari para cezası bulunmamaktadır.

  • Rapor Verme Yükümlülüğü

Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılara getirilen bir diğer yükümlülük ise, kendisine bildirilen içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasına ve kullanıcılar tarafından yapılan başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorik bilgileri içeren Türkçe hazırlanmış raporları altı aylık dönemlerle BTK’ya bildirme yükümlülüğüdür. Kullanıcılar tarafından yapılan başvurulara ilişkin raporun ise, kişisel verilerden arındırılmak suretiyle sosyal ağ sağlayıcının kendi internet sitesinde de yayınlanması zorunluluğu getirilmiştir. 5651 sayılı yasaya getirilen geçici madde ile, sosyal ağ sağlayıcıların ilk raporlarını 2021 yılı ocak ayında vereceği belirtiliyor.

Peki Bu Düzenlemelere Neden İhtiyaç Duyuldu?

Öncelikle, yurtdışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik Türkiye’de muhatap bulma konusunun uygulamada önemli bir problem olduğunu belirtmekte fayda bulunmaktadır. İnternet yayınları sebebiyle yaşanan mağduriyetlerde, faillerin bulunamaması önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim sosyal medya platformlarında oluşan ihtilaflar yalnızca cezai yönden düşünülmemelidir. Sosyal medya platformları e-ticaret bakımından da önemli mecralar haline gelmiştir. Buradan doğan ticari ihtilaflar ile tüketici haklarına ilişkin ihtilaflarda da, yargılamanın sağlanması bakımından muhatap bulmak da mümkün olmamaktadır. Böylesi durumlarda yurtdışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıları tarafından bilgi verilmemesi ya da yargı makamlarının kararlarının uygulanmaması birçok ülkede sosyal medya şirketlerine yönelik düzenlemelerin önünü açmıştır.

Kişisel verilerin Türkiye’de tutulmasına yönelik düzenlemenin ise tüm dünyada kişisel verilere yönelik düzenlemeler ve kişisel veri korumaya yönelik uygulamalarla birlikte haklı bir talep olduğunu belirtmekte de fayda bulunmaktadır.

Haklı Talepler Doğru Uygulama Yaratır mı?

Sosyal medya platformlarında sahte hesap açmanın çok kolay olması ve sahte hesaplar ile nefret, ırkçılık söylemlerinin artması, hakaret ve tehditler, dolandırıcılık eylemlerinin önünün alınamaması, kişilik haklarının korunmasında ve mağduriyetlerin giderilmesi sırasında muhatap bulunamaması, sosyal ağ sağlayıcıların yargı kararlarına uymaması ve kişisel verilerin korunması gözönüne alındığında birçok ülke bakımından sosyal medya düzenlemesi yapılmak zorunda kalınmıştır.

Ancak sosyal ağ sağlayıcılarının kişiler tarafından yapılabilecek taleplerin sayısı düşünüldüğünde bu taleplere 48 saat içinde cevap vermesi, buna yönelik altyapının kurulması ve kişiler tarafından yapılan taleplerin doğru ve tarafsız olarak değerlendirilmesi de zor görünmektedir. Bu durum ise sosyal ağ sağlayıcılarının, diğer tüm yükümlülükleri ile birlikte çok sık para cezası ile karşılaşması sonucunu doğuracaktır. Bu durum ise sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de faaliyet göstermesine engel olacaktır. Bu sonucun sosyal ağ sağlayıcıları kadar ülkemizi de hem ekonomik hem de sosyal olarak etkileyeceği açıktır.

Ülkeler ve kişilerin hakları bakımından değerlendirildiğinde, sosyal medya şirketlerinin bir takım düzenlemeler yapması yönündeki beklentinin çok haksız olduğunu söylemek zordur. Ancak burada toplum nezdinde düşünce ve ifade hürriyetine yönelik bir tehdit hissedildiğini de belirtmek gerekir. Öyle ki hissedilen bu tehdit, sosyal medya yasasının toplum nezdinde sansür yasası olarak adlandırılmasına dahi yol açmıştır. Toplum nezdinde, hepimiz tarafından düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik hissedilen tehdidin son bulması da doğru ve tarafsız uygulama yapılmasına bağlıdır. İçeriğin kaldırılması ya da erişimin engellenmesi kararlarının bundan sonra çok daha titizlikle, tarafsız ve adil olarak değerlendirilmesi, bu kararları verme yetkisinin mahkemeler yerine kişi ve kurumlara tanınmaması gerektiği de açıktır.

Sonuç olarak, internet ve bilişim teknolojilerinin yarattığı devletler üstü bir düzende yaşadığımız bu çağ, hukuki ihtilafların çözümü ya da hakların korunması bakımından önemli farklılıklar getirmektedir. İçinde bulunduğumuz çağda internet, devletlerin gücünden çok bireylerin düşünce ve özgürlüklerine odaklanan bir platform sağlamaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz olumsuz durumlar ve bu durumların yarattığı düzenleme ihtiyaçlarında, devletlerin haklı taleplerini iletirken ve düzenleme yaparken yeni bir anlayış ile yaklaşım göstermesi gerektiği açıktır. Basit bir örnekle, mağduriyetleri engellemek amacı ile sosyal ağ sağlayıcılara getirilen Türkiye’den reklam alma yasağı yine o ülkenin bireylerine zarar verecektir. Yine,  mağduriyetler karşısında muhatap bulmak için getirilen temsilci bulundurma zorunluluğu, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğünü engellemeye yönelik tutumlar ile ilk önce devletlerin hukuk devleti ve demokrasi ilkelerine zarar verecektir.

This site is registered on wpml.org as a development site.